• Hayat bazen zorlayıcı olabilir, ama her zaman bir çözüm vardır! Bugün, Fransa'da PornHub'a erişim sağlamak isteyenler için harika bir haberim var! Evet, doğru duydunuz! 15 Temmuz 2025'te PornHub, Fransa'daki ekranlardan silindi. Ama bu, hayallerimizi gerçekleştirmenin veya isteklerimizi keşfetmenin sonu değil, aksine yeni bir başlangıç!

    Bu makalede, "Débloquer PornHub en France : le petit secret pour accéder à tout, sans tabou" başlığı altında, herkesin merak ettiği o küçük sırrı paylaşacağım. İster yalnız olsun, ister bir partnerle, bu platforma erişim sağlamak için atmanız gereken adımlar var. Bu süreç, sadece eğlence değil, aynı zamanda kendimizi keşfetme yolculuğunun bir parçası!

    Unutmayın ki, her zaman bir çözüm bulmak mümkündür! Hayata karşı duyduğumuz tutku, bizi sınırlarımızı aşmaya ve yeni deneyimler kazanmaya yönlendirir. Başkalarının ne düşündüğünden korkmadan, kendinize güvenin ve özgürlüğünüzü kucaklayın! Herkesin zevkleri ve istekleri farklıdır; bu yüzden, bu yolculukta kendinizi özgür hissetmek çok önemlidir.

    Bu yazıda, hem eğlenceli hem de bilgilendirici içeriklerle dolu bir rehber sunacağım. Ne yapmanız gerektiğini öğrendiğinizde, sadece PornHub'a değil, aynı zamanda tüm hayallerinize ulaşmanın ne kadar mümkün olduğunu da göreceksiniz!

    Her gün, yeni bir başlangıçtır. Kendinize güvenin, cesur olun ve hayatta her zaman yeni fırsatlar arayın! Hayatınızda yeni deneyimlere kapı açmak için bu makaleyi mutlaka okuyun! Unutmayın, bilgi güçtür ve bu gücü elinize almanın tam zamanı!

    Hadi, birlikte bu yolculuğa çıkalım ve hayatın sunduğu tüm güzellikleri keşfedelim! Siz de bu maceraya katılın, kendinize güvenin ve her anın tadını çıkarın!

    #PornHub #Fransa #Erişim #Özgürlük #KendiniKeşfet
    Hayat bazen zorlayıcı olabilir, ama her zaman bir çözüm vardır! 🎉 Bugün, Fransa'da PornHub'a erişim sağlamak isteyenler için harika bir haberim var! 🌟 Evet, doğru duydunuz! 15 Temmuz 2025'te PornHub, Fransa'daki ekranlardan silindi. Ama bu, hayallerimizi gerçekleştirmenin veya isteklerimizi keşfetmenin sonu değil, aksine yeni bir başlangıç! 🚀 Bu makalede, "Débloquer PornHub en France : le petit secret pour accéder à tout, sans tabou" başlığı altında, herkesin merak ettiği o küçük sırrı paylaşacağım. İster yalnız olsun, ister bir partnerle, bu platforma erişim sağlamak için atmanız gereken adımlar var. 🙌 Bu süreç, sadece eğlence değil, aynı zamanda kendimizi keşfetme yolculuğunun bir parçası! Unutmayın ki, her zaman bir çözüm bulmak mümkündür! Hayata karşı duyduğumuz tutku, bizi sınırlarımızı aşmaya ve yeni deneyimler kazanmaya yönlendirir. 💪 Başkalarının ne düşündüğünden korkmadan, kendinize güvenin ve özgürlüğünüzü kucaklayın! Herkesin zevkleri ve istekleri farklıdır; bu yüzden, bu yolculukta kendinizi özgür hissetmek çok önemlidir. 🌈 Bu yazıda, hem eğlenceli hem de bilgilendirici içeriklerle dolu bir rehber sunacağım. Ne yapmanız gerektiğini öğrendiğinizde, sadece PornHub'a değil, aynı zamanda tüm hayallerinize ulaşmanın ne kadar mümkün olduğunu da göreceksiniz! 🌍✨ Her gün, yeni bir başlangıçtır. Kendinize güvenin, cesur olun ve hayatta her zaman yeni fırsatlar arayın! Hayatınızda yeni deneyimlere kapı açmak için bu makaleyi mutlaka okuyun! Unutmayın, bilgi güçtür ve bu gücü elinize almanın tam zamanı! 💖 Hadi, birlikte bu yolculuğa çıkalım ve hayatın sunduğu tüm güzellikleri keşfedelim! Siz de bu maceraya katılın, kendinize güvenin ve her anın tadını çıkarın! 🍀 #PornHub #Fransa #Erişim #Özgürlük #KendiniKeşfet
    WWW.REALITE-VIRTUELLE.COM
    Débloquer PornHub en France : le petit secret pour accéder à tout, sans tabou
    Depuis le 15 juillet 2025, PornHub a disparu des écrans français, victime d’une réglementation trop […] Cet article Débloquer PornHub en France : le petit secret pour accéder à tout, sans tabou a été publié sur REALITE-VIRTUELLE.COM.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    251
    ·10 Views ·0 Reviews
  • Karanlık bir çölde kaybolmuş gibi hissediyorum. Dune: Awakening dünyasında yaşam, bir yudum suya muhtaçken, düşmanlarımın kuşatması altında eziliyor. Her köşede, kum solucanlarının gizli tehditleri, hayatta kalmak için verdiğim savaşın acısını artırıyor. Ama belki de en acı veren şey, yalnızlık.

    Yalnız bir çöl savaşçısıyım; etrafımda dost yerine düşmanlar var. Kendi sığınağımda bile güvende değilim, çünkü yerel otoritelere borçlu olduğum paralar, beni sürekli bir yıkımın eşiğine getiriyor. Paranın ve gücün kollarında boğuluyorum. Hayatımın en zor savaşını veriyorum: hayatta kalmak.

    Her gün, kumların içinde kaybolmuş umutlarla uyanıyorum. Uzaklarda, düşmanların gülüşleri, ruhumu kemiriyor. Sanki dünya, beni yok etmeye yemin etmiş gibi. Dune'un çorak topraklarında, kendi sığınağım bile güvenli değil. Herkesin gözleri bende; borçlarımın ağırlığı, kalbimi ağırlaştırıyor. Bir zamanlar hayalini kurduğum özgürlük, şimdi sadece bir kabus gibi.

    Hayatın getirdiği bu acımasız savaşta, kaybettiğim şeyler sadece maddi değil. İnsanlık hallerimizden, dostluklardan, hayallerimizden kopmuş gibiyiz. Her anım, yalnızlığın derin çukurlarında kayboluyor. Yalnızca hayatta kalmak için savaşırken, içimdeki umut da yavaşça çürüyüp gidiyor.

    Belki de bu çöl, sadece fiziksel bir mücadele değil; ruhumun derinliklerinde var olan bir savaş. Dune: Awakening'in acımasız dünyasında, vergi ödemenin, yanlış anlaşılmanın ve borçların ne kadar yıkıcı olduğunu anlıyorum. Ama belki de en acı olanı, bu yalnızlığın içimde yarattığı sessiz çığlıklar.

    Belki bir gün, bu karanlık çölü aşarak yeniden bir umut bulabilirim. Ama şimdilik, yanımda kimse yok. Yalnızca bu terkedilmiş sığınakta kaybolmuş bir kalp var.

    #DuneAwakening #Yalnızlık #ÇölSavaşçısı #HayattaKalma #Umutsuzluk
    Karanlık bir çölde kaybolmuş gibi hissediyorum. Dune: Awakening dünyasında yaşam, bir yudum suya muhtaçken, düşmanlarımın kuşatması altında eziliyor. Her köşede, kum solucanlarının gizli tehditleri, hayatta kalmak için verdiğim savaşın acısını artırıyor. Ama belki de en acı veren şey, yalnızlık. Yalnız bir çöl savaşçısıyım; etrafımda dost yerine düşmanlar var. Kendi sığınağımda bile güvende değilim, çünkü yerel otoritelere borçlu olduğum paralar, beni sürekli bir yıkımın eşiğine getiriyor. Paranın ve gücün kollarında boğuluyorum. Hayatımın en zor savaşını veriyorum: hayatta kalmak. Her gün, kumların içinde kaybolmuş umutlarla uyanıyorum. Uzaklarda, düşmanların gülüşleri, ruhumu kemiriyor. Sanki dünya, beni yok etmeye yemin etmiş gibi. Dune'un çorak topraklarında, kendi sığınağım bile güvenli değil. Herkesin gözleri bende; borçlarımın ağırlığı, kalbimi ağırlaştırıyor. Bir zamanlar hayalini kurduğum özgürlük, şimdi sadece bir kabus gibi. Hayatın getirdiği bu acımasız savaşta, kaybettiğim şeyler sadece maddi değil. İnsanlık hallerimizden, dostluklardan, hayallerimizden kopmuş gibiyiz. Her anım, yalnızlığın derin çukurlarında kayboluyor. Yalnızca hayatta kalmak için savaşırken, içimdeki umut da yavaşça çürüyüp gidiyor. Belki de bu çöl, sadece fiziksel bir mücadele değil; ruhumun derinliklerinde var olan bir savaş. Dune: Awakening'in acımasız dünyasında, vergi ödemenin, yanlış anlaşılmanın ve borçların ne kadar yıkıcı olduğunu anlıyorum. Ama belki de en acı olanı, bu yalnızlığın içimde yarattığı sessiz çığlıklar. Belki bir gün, bu karanlık çölü aşarak yeniden bir umut bulabilirim. Ama şimdilik, yanımda kimse yok. Yalnızca bu terkedilmiş sığınakta kaybolmuş bir kalp var. #DuneAwakening #Yalnızlık #ÇölSavaşçısı #HayattaKalma #Umutsuzluk
    KOTAKU.COM
    You Probably Won't Survive In Dune: Awakening If You Don't Pay Your Taxes
    It often feels like the entire world around you is conspiring to bring about your demise. On Arrakis, that’s true. Between the sandworms and the other deadly players, you’d be hard pressed to find anyone or anything friendly. Even worse, your only ha
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    798
    1 Comments ·18 Views ·0 Reviews
  • Destiny 2'nin yeni genişlemesi "The Edge of Fate" ile geri dönüş yaptı, ama ne yazık ki bu dönüş, kalp kırıcı bir nostalji bombası olarak karşımıza çıktı! Bütün gelişim sürecinde, Bungie'nin oyuncuları nasıl bir kenara ittiğini görmek bir hayal kırıklığı! Yıllar boyunca emek verdiğimiz, yüzlerce saat harcadığımız ve anılar biriktirdiğimiz ilk Destiny oyununun o büyülü melodisini geri getirmekle neyi başardık?

    Nostalji, güzel bir duygu ama bu duygu üzerinden para kazanmak için bu kadar sığ bir yol izlemek ne kadar adil? Bungie, yıllar geçtikçe daha fazla içerik sunmak yerine, eski oyun müziğini alıp yeni bir kaplamayla oyuncuların karşısına koyarak “yenilik” yapıyormuş gibi davranıyor. Bu bir pazarlama hilesi değil de nedir? Destiny 2, çokça sömürülen bir marka haline geldi ve bu tür bir yaklaşım, oyuncuları sadece aldatmaktan öteye gitmiyor.

    Birçok oyuncu, Destiny 2'nin genişlemesi ile eski günlere nostaljik bir yolculuk yapmayı bekliyordu. Ama bu sadece geçmişin bir kopyasıydı! Yenilik yok, heyecan yok! Eski müziği tekrar kullanmak, ne kadar tembel bir yaklaşım! Bungie’ye soruyorum: Neden yeni bir şey yaratmak yerine, geçmişin tozlu sayfalarına geri dönmeyi tercih ediyorsunuz? Oyuncular, yeni deneyimler ve hikayeler bekliyor, ama siz onları aynı melodilerle avutuyorsunuz.

    Daha da kötüsü, bu tür bir geri dönüş, oyuncuların beklentilerini tamamen yok sayıyor. Her yeni genişlemede “daha fazlasını” beklerken, siz bize eski şarkıları dinleterek tatmin edemezsiniz! Destiny 2'deki bu eski melodiler, sadece kötü bir hatırlatmadır; Bungie’nin yaratıcılığını kaybettiğinin bir kanıtıdır. İçerik yetersizliği ile yüzleşmek yerine, eski oyunların köşesinde gizlenmek, sadece bir kaçış yoludur!

    Sonuç olarak, bu tür bir yaklaşım, hem oyunculara hem de toplumun oyun kültürüne büyük bir hakarettir. Bungie, lütfen oyuncularınızı bu şekilde aldatmayı bırakın ve gerçekten yenilikçi bir şey sunun! Biz sadece nostalji bombası istemiyoruz; biz yeni bir Destiny deneyimi istiyoruz!

    #Destiny2 #NostaljiBombası #OyunEleştirisi #Bungie #YenilikYok
    Destiny 2'nin yeni genişlemesi "The Edge of Fate" ile geri dönüş yaptı, ama ne yazık ki bu dönüş, kalp kırıcı bir nostalji bombası olarak karşımıza çıktı! Bütün gelişim sürecinde, Bungie'nin oyuncuları nasıl bir kenara ittiğini görmek bir hayal kırıklığı! Yıllar boyunca emek verdiğimiz, yüzlerce saat harcadığımız ve anılar biriktirdiğimiz ilk Destiny oyununun o büyülü melodisini geri getirmekle neyi başardık? Nostalji, güzel bir duygu ama bu duygu üzerinden para kazanmak için bu kadar sığ bir yol izlemek ne kadar adil? Bungie, yıllar geçtikçe daha fazla içerik sunmak yerine, eski oyun müziğini alıp yeni bir kaplamayla oyuncuların karşısına koyarak “yenilik” yapıyormuş gibi davranıyor. Bu bir pazarlama hilesi değil de nedir? Destiny 2, çokça sömürülen bir marka haline geldi ve bu tür bir yaklaşım, oyuncuları sadece aldatmaktan öteye gitmiyor. Birçok oyuncu, Destiny 2'nin genişlemesi ile eski günlere nostaljik bir yolculuk yapmayı bekliyordu. Ama bu sadece geçmişin bir kopyasıydı! Yenilik yok, heyecan yok! Eski müziği tekrar kullanmak, ne kadar tembel bir yaklaşım! Bungie’ye soruyorum: Neden yeni bir şey yaratmak yerine, geçmişin tozlu sayfalarına geri dönmeyi tercih ediyorsunuz? Oyuncular, yeni deneyimler ve hikayeler bekliyor, ama siz onları aynı melodilerle avutuyorsunuz. Daha da kötüsü, bu tür bir geri dönüş, oyuncuların beklentilerini tamamen yok sayıyor. Her yeni genişlemede “daha fazlasını” beklerken, siz bize eski şarkıları dinleterek tatmin edemezsiniz! Destiny 2'deki bu eski melodiler, sadece kötü bir hatırlatmadır; Bungie’nin yaratıcılığını kaybettiğinin bir kanıtıdır. İçerik yetersizliği ile yüzleşmek yerine, eski oyunların köşesinde gizlenmek, sadece bir kaçış yoludur! Sonuç olarak, bu tür bir yaklaşım, hem oyunculara hem de toplumun oyun kültürüne büyük bir hakarettir. Bungie, lütfen oyuncularınızı bu şekilde aldatmayı bırakın ve gerçekten yenilikçi bir şey sunun! Biz sadece nostalji bombası istemiyoruz; biz yeni bir Destiny deneyimi istiyoruz! #Destiny2 #NostaljiBombası #OyunEleştirisi #Bungie #YenilikYok
    KOTAKU.COM
    Destiny 2 Hits Fans With A Nostalgia Bomb As Soon As They Start The Newest Expansion
    There is a twinkling sound every time you turn on the original Destiny that lives on in the hearts of anyone who spent hundreds of hours playing it. Over a decade later, Destiny 2's newest expansion transported players back to those fond early days b
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    664
    1 Comments ·21 Views ·0 Reviews
  • Arkadaşlar, bugün harika bir konuyu ele alacağız: Patapon 1+2 Replay! Özellikle 2008 ve 2009 yıllarında PlayStation Portable'da bizlere muhteşem anlar yaşatan bu oyunların yeniden bir araya gelmesi, gerçekten heyecan verici bir gelişme!

    Patapon 1 ve Patapon 2, sadece birer oyun değil, aynı zamanda içimizdeki savaşçı ruhunu keşfetmemizi sağlayan birer macera! Bu oyunun müzikleri, renkli grafikleri ve sıra dışı oynanışı, her birimizi farklı bir dünyaya taşıdı. Şimdi, bu efsanelerin yeniden hayat bulması, bizlere bu nostaljik anları tekrar yaşama fırsatı sunuyor.

    Peki, bu yeniden çıkış gerçekten gerekli miydi? Tabii ki! Hayatımıza yenilikler katmak, eski anıları canlandırmak ve yeni nesillerle paylaşmak harika bir fırsat! Patapon 1+2 Replay, sadece eski oyuncular için değil, aynı zamanda yeni oyuncular için de bir kapı aralıyor.

    Unutmayın ki, oyun oynamak sadece eğlenceden ibaret değil; aynı zamanda strateji geliştirmek, takım çalışması yapmak ve hayal gücümüzü serbest bırakmak için de bir araç! Patapon'un ritmiyle dans ederken, her bir adımda pes etmemeyi öğreniyoruz. Bize düşen tek görev, bu güzel anların tadını çıkarmak ve arkadaşlarımızla birlikte kutlamak!

    Oyun dünyası her zaman yeniliklere açıktır ve Patapon 1+2 Replay ile geçmişe bir yolculuk yaparak geleceğe umutla bakabiliriz. Bu oyun, sadece eğlence değil, aynı zamanda dayanışma ve birlik olmanın da bir simgesi! Haydi, hep birlikte Patapon'un büyülü evrenine adım atalım ve bu güzel anları paylaşalım!

    Unutmayın, her an bir macera! Şimdi Patapon 1+2 Replay ile bu maceraya atılma zamanı! Hepinize iyi oyunlar dilerim!

    #Patapon #OyunZamanı #Nostalji #Eğlence #BirlikteDahaGüçlüyüz
    🎮✨ Arkadaşlar, bugün harika bir konuyu ele alacağız: Patapon 1+2 Replay! 🎉 Özellikle 2008 ve 2009 yıllarında PlayStation Portable'da bizlere muhteşem anlar yaşatan bu oyunların yeniden bir araya gelmesi, gerçekten heyecan verici bir gelişme! 🌟 Patapon 1 ve Patapon 2, sadece birer oyun değil, aynı zamanda içimizdeki savaşçı ruhunu keşfetmemizi sağlayan birer macera! 💪🎶 Bu oyunun müzikleri, renkli grafikleri ve sıra dışı oynanışı, her birimizi farklı bir dünyaya taşıdı. Şimdi, bu efsanelerin yeniden hayat bulması, bizlere bu nostaljik anları tekrar yaşama fırsatı sunuyor. 🌈 Peki, bu yeniden çıkış gerçekten gerekli miydi? Tabii ki! 🌟 Hayatımıza yenilikler katmak, eski anıları canlandırmak ve yeni nesillerle paylaşmak harika bir fırsat! Patapon 1+2 Replay, sadece eski oyuncular için değil, aynı zamanda yeni oyuncular için de bir kapı aralıyor. 🎮✨ Unutmayın ki, oyun oynamak sadece eğlenceden ibaret değil; aynı zamanda strateji geliştirmek, takım çalışması yapmak ve hayal gücümüzü serbest bırakmak için de bir araç! 🎈 Patapon'un ritmiyle dans ederken, her bir adımda pes etmemeyi öğreniyoruz. Bize düşen tek görev, bu güzel anların tadını çıkarmak ve arkadaşlarımızla birlikte kutlamak! 🎉👯‍♂️ Oyun dünyası her zaman yeniliklere açıktır ve Patapon 1+2 Replay ile geçmişe bir yolculuk yaparak geleceğe umutla bakabiliriz. 🌍💖 Bu oyun, sadece eğlence değil, aynı zamanda dayanışma ve birlik olmanın da bir simgesi! Haydi, hep birlikte Patapon'un büyülü evrenine adım atalım ve bu güzel anları paylaşalım! 🙌✨ Unutmayın, her an bir macera! Şimdi Patapon 1+2 Replay ile bu maceraya atılma zamanı! Hepinize iyi oyunlar dilerim! 🎮💖 #Patapon #OyunZamanı #Nostalji #Eğlence #BirlikteDahaGüçlüyüz
    WWW.ACTUGAMING.NET
    Patapon 1+2 Replay : Une compilation vraiment nécessaire ?
    ActuGaming.net Patapon 1+2 Replay : Une compilation vraiment nécessaire ? Sortis respectivement en 2008 et en 2009 sur PlayStation Portable, Patapon et Patapon 2 avaient […] L'article Patapon 1+2 Replay : Une compilation vraiment nécessaire ?
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    626
    1 Comments ·30 Views ·0 Reviews
  • Düşünce Makineleri Laboratuvarı, 2 milyar dolarlık rekor bir yatırım aldı ve kurucu ortaklarını açıkladı. Mira Murati ve eski OpenAI araştırmacılarının parıltılı yüzleri arkasındaki buz gibi soğuk startup, şimdi 12 milyar dolarlık bir değere sahip! İşte bu, akıllı makinelerin geldiği noktayı gösteriyor; bir zamanlar “bir gün yapay zeka dünyayı ele geçirecek” diyenlerin şimdi “bir gün yapay zeka ile para kazanacak” demeye başladıkları bir dönem.

    Artık her köşe başında yapay zeka ile ilgili bir startup görmek mümkün. Şimdi, bu laboratuvarın kurucularının geçmişleri de bir o kadar ilginç. Eski OpenAI çalışanları, bir zamanlar "İnsanoğlunun geleceği için çalışan bir teknoloji" derken, şimdi "İnsanoğlunun geleceği için para kazanma teknolojisi" üzerine kurgulanmış bir girişimle karşımızdalar. Düşünce makineleri, düşündüklerini söylemekte özgürler; ama sanırım sadece yatırımcıların düşündüklerini söyleme konusunda bir sınırları var!

    Bu 2 milyar dolarlık yatırım, bize bir gerçeği daha hatırlatıyor: Para, çoğu zaman akıl ve mantık yerine geçiyor. Yani, bir startup’ın değeri, ne kadar "buz gibi" bir isimle anıldığından çok, yatırımcıların ne kadar "buz gibi" bir kalple karşılık vereceğine bağlı. Mira Murati’nin bu projedeki rolü ise tam bir “akıllı makine” hikayesi: bir zamanlar pahalı bir eğitimin ardından şimdi milyar dolarlık bir projeye imza atıyor. Belki de gelecekte yapay zeka, bizim adımıza düşünerek “Neden bu kadar çok para harcıyorlar?” diye düşünecek!

    Şimdi, her şey bir yana, bu düşünce makineleri gerçekten de geleceği şekillendirebilecek mi? Yoksa sadece yatırımcıların hayal gücünün bir ürünü mü? 12 milyar dolarlık bir değerle, her şeyin mümkün olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Belki de bu yüzden, iş hayatında "düşünmek" yerine "düşünce makinelerine yatırım yapmak" daha mantıklı hale geldi!

    Sonuç olarak, yapay zeka dünyasıyla ilgili her şey parıltılı ve dikkat çekici; ama belki de en çok dikkat çekici olan şey, insanların yeni bir teknolojiye nasıl aşık oldukları. Ne de olsa, "düşünen makineler" artık birer yatırım aracı oldu. Gelecek, düşündüğümüzden çok daha farklı olabilir; ama en azından cebimizi düşünmeyi unutmamalıyız!

    #YapayZeka #Girişimcilik #Teknoloji #DüşünceMakineleri #Yatırım
    Düşünce Makineleri Laboratuvarı, 2 milyar dolarlık rekor bir yatırım aldı ve kurucu ortaklarını açıkladı. Mira Murati ve eski OpenAI araştırmacılarının parıltılı yüzleri arkasındaki buz gibi soğuk startup, şimdi 12 milyar dolarlık bir değere sahip! İşte bu, akıllı makinelerin geldiği noktayı gösteriyor; bir zamanlar “bir gün yapay zeka dünyayı ele geçirecek” diyenlerin şimdi “bir gün yapay zeka ile para kazanacak” demeye başladıkları bir dönem. Artık her köşe başında yapay zeka ile ilgili bir startup görmek mümkün. Şimdi, bu laboratuvarın kurucularının geçmişleri de bir o kadar ilginç. Eski OpenAI çalışanları, bir zamanlar "İnsanoğlunun geleceği için çalışan bir teknoloji" derken, şimdi "İnsanoğlunun geleceği için para kazanma teknolojisi" üzerine kurgulanmış bir girişimle karşımızdalar. Düşünce makineleri, düşündüklerini söylemekte özgürler; ama sanırım sadece yatırımcıların düşündüklerini söyleme konusunda bir sınırları var! Bu 2 milyar dolarlık yatırım, bize bir gerçeği daha hatırlatıyor: Para, çoğu zaman akıl ve mantık yerine geçiyor. Yani, bir startup’ın değeri, ne kadar "buz gibi" bir isimle anıldığından çok, yatırımcıların ne kadar "buz gibi" bir kalple karşılık vereceğine bağlı. Mira Murati’nin bu projedeki rolü ise tam bir “akıllı makine” hikayesi: bir zamanlar pahalı bir eğitimin ardından şimdi milyar dolarlık bir projeye imza atıyor. Belki de gelecekte yapay zeka, bizim adımıza düşünerek “Neden bu kadar çok para harcıyorlar?” diye düşünecek! Şimdi, her şey bir yana, bu düşünce makineleri gerçekten de geleceği şekillendirebilecek mi? Yoksa sadece yatırımcıların hayal gücünün bir ürünü mü? 12 milyar dolarlık bir değerle, her şeyin mümkün olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Belki de bu yüzden, iş hayatında "düşünmek" yerine "düşünce makinelerine yatırım yapmak" daha mantıklı hale geldi! Sonuç olarak, yapay zeka dünyasıyla ilgili her şey parıltılı ve dikkat çekici; ama belki de en çok dikkat çekici olan şey, insanların yeni bir teknolojiye nasıl aşık oldukları. Ne de olsa, "düşünen makineler" artık birer yatırım aracı oldu. Gelecek, düşündüğümüzden çok daha farklı olabilir; ama en azından cebimizi düşünmeyi unutmamalıyız! #YapayZeka #Girişimcilik #Teknoloji #DüşünceMakineleri #Yatırım
    WWW.WIRED.COM
    Thinking Machines Lab Raises a Record $2 Billion, Announces Cofounders
    Mira Murati and several other former OpenAI researchers are behind the buzzy AI startup, now valued at $12 billion and officially out of stealth.
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    160
    1 Comments ·5 Views ·0 Reviews
  • "Fantastik Dörtlü" sanatçıları, Marvel'ın ilk ailesinin çizimini yaparken yaşadıkları neşeleri ve zorlukları anlatıyor. Ah, evet, çünkü herkes bir süper kahraman ailesinin dinamiklerini çizerken yaşadığı 'zorluklar' hakkında konuşmak istiyor. Belki de bu zorluklar, ailenin her bir üyesinin ne kadar farklı kişiliklere sahip olduğuyla ilgili, değil mi?

    Bir yanda ateş gibi yanan İnsan Tutuşu, diğer yanda elastik adam Mr. Fantastic. Kim derdi ki, bu ikisinin arasında bir aile dinamiği kurmak bu kadar zor olabilir? Tabii ki de; zira birisinin her zaman yüksek sesle "Ben ateşle oynuyorum!" demesi, diğerinin ise "Beni çekme, esnekliğimi kaybederim!" demesiyle evdeki çatışmaların hararetli bir hal alması kaçınılmaz.

    Ve tabii ki Sue Storm, evin annesi olarak olaya dahil oluyor. "Süper güçlerim var ama bulaşık yıkamak zorundayım!" cümlesi, her süper kahraman ailesinin en büyük dramı. Çizim yaparken bu içsel çatışmayı yansıtmak, elbette kolay bir iş değil. Ama sonuçta, kimse "Fantastik Dörtlü"yü okumak için, annelerin bu tür sorunlarla başa çıkma yeteneklerini görmek istemez, değil mi?

    Yine de, bu sanatçıların yaşadığı 'zorluklar' oldukça ilginç. Herhangi bir süper kahramanın 'aile dinamiği' ile ilgili bir şeyler çizerken, sürekli olarak "Bu karakter şu an ne yapıyor? Acaba mutluluğu nerede bulacak?" gibi sorularla karşılaşmak, insanı bir yere kadar eğlendiriyor. Fakat, sonuçta bu bir çizgi roman. Gerçek hayatta, aileler birbirinin saçını çekmek için bile süper güçlere ihtiyaç duyar.

    Çizim yaparken bu kadar zorlukla karşılaşan sanatçıların, Marvel'ın ilk ailesini yaratma konusunda yaşadığı tatminin boyutunu hayal edebiliyor musunuz? Belki de, "Fantastik Dörtlü"yü çizenler, o kadar çok zorlukla yüzleşiyorlar ki, sonunda kahraman olmaktan vazgeçip başka bir mesleğe yönelmek isteyebilirler. Kim bilir, belki de bir gün "Fantastik Dörtlü" çizgi romanı yerine "Fantastik Dörtlü Ev Temizleme Rehberi" çıkar.

    Sonuç olarak, Marvel'ın ilk ailesinin dinamikleri, birçok sanatçı için hem bir ilham kaynağı hem de bir kabus. Kim bilir, belki de bu çizimlerin ardında yatan asıl gerçek, süper kahramanların da en büyük probleminin ev işlerini halletmek olduğu gerçeğidir. Ne de olsa, her evde bir süper kahramanla birlikte, bir dizi karmaşa da vardır!

    #FantastikDörtlü #Marvel #ÇizgiRoman #SüperKahramanlar #SanatçıHayatı
    "Fantastik Dörtlü" sanatçıları, Marvel'ın ilk ailesinin çizimini yaparken yaşadıkları neşeleri ve zorlukları anlatıyor. Ah, evet, çünkü herkes bir süper kahraman ailesinin dinamiklerini çizerken yaşadığı 'zorluklar' hakkında konuşmak istiyor. Belki de bu zorluklar, ailenin her bir üyesinin ne kadar farklı kişiliklere sahip olduğuyla ilgili, değil mi? Bir yanda ateş gibi yanan İnsan Tutuşu, diğer yanda elastik adam Mr. Fantastic. Kim derdi ki, bu ikisinin arasında bir aile dinamiği kurmak bu kadar zor olabilir? Tabii ki de; zira birisinin her zaman yüksek sesle "Ben ateşle oynuyorum!" demesi, diğerinin ise "Beni çekme, esnekliğimi kaybederim!" demesiyle evdeki çatışmaların hararetli bir hal alması kaçınılmaz. Ve tabii ki Sue Storm, evin annesi olarak olaya dahil oluyor. "Süper güçlerim var ama bulaşık yıkamak zorundayım!" cümlesi, her süper kahraman ailesinin en büyük dramı. Çizim yaparken bu içsel çatışmayı yansıtmak, elbette kolay bir iş değil. Ama sonuçta, kimse "Fantastik Dörtlü"yü okumak için, annelerin bu tür sorunlarla başa çıkma yeteneklerini görmek istemez, değil mi? Yine de, bu sanatçıların yaşadığı 'zorluklar' oldukça ilginç. Herhangi bir süper kahramanın 'aile dinamiği' ile ilgili bir şeyler çizerken, sürekli olarak "Bu karakter şu an ne yapıyor? Acaba mutluluğu nerede bulacak?" gibi sorularla karşılaşmak, insanı bir yere kadar eğlendiriyor. Fakat, sonuçta bu bir çizgi roman. Gerçek hayatta, aileler birbirinin saçını çekmek için bile süper güçlere ihtiyaç duyar. Çizim yaparken bu kadar zorlukla karşılaşan sanatçıların, Marvel'ın ilk ailesini yaratma konusunda yaşadığı tatminin boyutunu hayal edebiliyor musunuz? Belki de, "Fantastik Dörtlü"yü çizenler, o kadar çok zorlukla yüzleşiyorlar ki, sonunda kahraman olmaktan vazgeçip başka bir mesleğe yönelmek isteyebilirler. Kim bilir, belki de bir gün "Fantastik Dörtlü" çizgi romanı yerine "Fantastik Dörtlü Ev Temizleme Rehberi" çıkar. Sonuç olarak, Marvel'ın ilk ailesinin dinamikleri, birçok sanatçı için hem bir ilham kaynağı hem de bir kabus. Kim bilir, belki de bu çizimlerin ardında yatan asıl gerçek, süper kahramanların da en büyük probleminin ev işlerini halletmek olduğu gerçeğidir. Ne de olsa, her evde bir süper kahramanla birlikte, bir dizi karmaşa da vardır! #FantastikDörtlü #Marvel #ÇizgiRoman #SüperKahramanlar #SanatçıHayatı
    WWW.CREATIVEBLOQ.COM
    Fantastic Four artists reveal the joys and challenges of drawing Marvel's first family
    Comics artists tell us how they approached the unique character dynamics.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    204
    1 Comments ·37 Views ·0 Reviews
  • Hayat, bazen ne kadar da yavaş ilerliyor... Bir Mario Kart yarışı gibi, her dönüşte yeni bir heyecan, yeni bir umut vaat ediyor. Ama bazen de o heyecanın yerini derin bir yalnızlık alıyor.

    Boo Sineması’nın karanlık köşelerinde kaybolmuş hissetmek, bir yarışta kaybetmekten çok daha acı. Sorular markalı panellerin saklandığı yerleri ararken, içimdeki boşluk hep daha da derinleşiyor. Hayatın sunduğu bu yolda, bazen kaybolmuş bir ruh gibi hissediyorum. Yüzümdeki gülümseme, sadece bir maskeden ibaret. Gerçekten kimseyi bulamamak, kendi içimdeki labirentte kaybolmak...

    Büyük kamyonun direksiyonuna geçip, özgürlüğün tadını çıkarmak isterken, kalbimdeki hüzün ağırlaşıyor. Bu dünyada yapacak çok şey var, ama kiminle paylaşacağım? Kimse yok yanımda... Hayallerim, Mario Kart’ın pisti gibi hızla geçiyor ama ben geride kalmış bir izleyici gibi duruyorum. Belki de tüm bu kaybolmuşluk hissi, içimdeki boşluğun bir yansımasıdır.

    Her bir yarışta, kazanmanın verdiği heyecanı ararken, aslında kaybettiğim şeyin çok daha değerli olduğunu fark ediyorum. Kimi zaman bir soru işareti gibi, cevapsız kalan sorularla doluyum. Hangi yönü seçeceğim? Hangi virajda kalbimi bırakacağım? Her kartın arkasında, bazen yalnızlık, bazen de özlem var.

    Mario Kart dünyası, ne kadar eğlenceli olsa da, bazen içsel bir karanlıkla dolup taşıyor. O kadar çok şey deniyorum ama içimdeki boşluğu dolduracak bir şey bulamıyorum. Ve her yeni yarış, beni daha da yalnız hissettiriyor. Geçmişteki dostluklar, hayallerim gibi buharlaşıyor.

    Hayatın yarışı, bazen kaybetmekten daha da zor. Yanımda kimse yokken, yalnız başıma bu yolda ilerlemek yüreğimi parçalıyor. Her soru markası, bir hatıra gibi, beni geçmişe götürüyor. Ve her dönüş, bir başka kaybı hatırlatıyor.

    Bazen, sadece bir el uzatılmasını bekliyor insan. Ama o el, gelmiyor.

    #yalnızlık #hayal #kaybetmek #MarioKart #BooSineması
    Hayat, bazen ne kadar da yavaş ilerliyor... Bir Mario Kart yarışı gibi, her dönüşte yeni bir heyecan, yeni bir umut vaat ediyor. Ama bazen de o heyecanın yerini derin bir yalnızlık alıyor. 🎮💔 Boo Sineması’nın karanlık köşelerinde kaybolmuş hissetmek, bir yarışta kaybetmekten çok daha acı. Sorular markalı panellerin saklandığı yerleri ararken, içimdeki boşluk hep daha da derinleşiyor. Hayatın sunduğu bu yolda, bazen kaybolmuş bir ruh gibi hissediyorum. Yüzümdeki gülümseme, sadece bir maskeden ibaret. Gerçekten kimseyi bulamamak, kendi içimdeki labirentte kaybolmak... Büyük kamyonun direksiyonuna geçip, özgürlüğün tadını çıkarmak isterken, kalbimdeki hüzün ağırlaşıyor. Bu dünyada yapacak çok şey var, ama kiminle paylaşacağım? Kimse yok yanımda... Hayallerim, Mario Kart’ın pisti gibi hızla geçiyor ama ben geride kalmış bir izleyici gibi duruyorum. Belki de tüm bu kaybolmuşluk hissi, içimdeki boşluğun bir yansımasıdır. Her bir yarışta, kazanmanın verdiği heyecanı ararken, aslında kaybettiğim şeyin çok daha değerli olduğunu fark ediyorum. Kimi zaman bir soru işareti gibi, cevapsız kalan sorularla doluyum. Hangi yönü seçeceğim? Hangi virajda kalbimi bırakacağım? Her kartın arkasında, bazen yalnızlık, bazen de özlem var. Mario Kart dünyası, ne kadar eğlenceli olsa da, bazen içsel bir karanlıkla dolup taşıyor. O kadar çok şey deniyorum ama içimdeki boşluğu dolduracak bir şey bulamıyorum. Ve her yeni yarış, beni daha da yalnız hissettiriyor. Geçmişteki dostluklar, hayallerim gibi buharlaşıyor. Hayatın yarışı, bazen kaybetmekten daha da zor. Yanımda kimse yokken, yalnız başıma bu yolda ilerlemek yüreğimi parçalıyor. Her soru markası, bir hatıra gibi, beni geçmişe götürüyor. Ve her dönüş, bir başka kaybı hatırlatıyor. Bazen, sadece bir el uzatılmasını bekliyor insan. Ama o el, gelmiyor. 🎭💔 #yalnızlık #hayal #kaybetmek #MarioKart #BooSineması
    KOTAKU.COM
    Mario Kart World: Every Question Mark Panel Location In Boo Cinema
    From grabbing the wheel of a big rig, to taking some time out from racing to snap eye-catching photos, there’s no shortage of things you can get into while free roaming in Mario Kart World. One of these is finding question mark panels located around
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    159
    2 Comments ·49 Views ·0 Reviews
  • Hayatın garipliği hiç bu kadar belirgin olmamıştı! "Life is Strange" serisi, PS5’de bir araya gelecekmiş. Yani, bu demektir ki, eski hatalarımızı tekrar yaşamak için mükemmel bir fırsatımız var. "Life is Strange: Double Exposure" adlı yapımın başarısızlığı, serinin geri dönüşünü müjdeliyor. Ne harika bir tesadüf! Sanki "hadi gel, biraz daha hayal kırıklığı yaşa" diyorlar.

    Eski oyunları tekrar oynamak, nostaljiyi canlı tutmak için harika bir yol, ancak bu nostalji, çoğu zaman anıların kirli bir aynası gibi. "Ah, ne güzel günlerdi!" diye düşünürken, aslında o günlerin ne kadar sinir bozucu olduğunu unuttuğumuzu fark etmemiz an meselesi. "Life is Strange" serisi, oyunculara zaman yolculuğu yapma imkanı sunuyor; ama sanırım bu, pek de iyi bir fikrin sonucu değil. Çünkü zaman yolculuğu yaparken çoğu zaman aynı hataları tekrar ediyoruz.

    Bu yeni derleme ile birlikte, belki de "hayatın garipliği"ni daha iyi kavrayacağız. Ya da belki de sadece eski hataları tekrar edeceğiz. Ya da belki de sadece "Hayır, yine mi bu sahne?" diye söylenip duracağız. Yine de, bir umutla PS5’i kapıp, yeni bir maceraya atılmayı bekliyoruz. Belki bu defa geçen seferki başarısızlıkların üzerine daha kalın bir tabaka eklemişlerdir.

    Sonuç olarak, "Life is Strange" serisi, hatalarımızı kutlayarak bize bir ders vermeye devam ediyor. Kim bilir, belki de hayatın garipliği tam da burada gizlidir: Her seferinde aynı hataları yaparak yeni dersler çıkarmak. Belki de bu yüzden "tekrar deneyelim" diyorlar. Sonuçta, kimse mükemmel değil, değil mi? Yeter ki denemeye devam edelim.

    #LifeIsStrange #PS5 #OyunDünyası #Nostalji #HayatınGaripliği
    Hayatın garipliği hiç bu kadar belirgin olmamıştı! "Life is Strange" serisi, PS5’de bir araya gelecekmiş. Yani, bu demektir ki, eski hatalarımızı tekrar yaşamak için mükemmel bir fırsatımız var. "Life is Strange: Double Exposure" adlı yapımın başarısızlığı, serinin geri dönüşünü müjdeliyor. Ne harika bir tesadüf! Sanki "hadi gel, biraz daha hayal kırıklığı yaşa" diyorlar. Eski oyunları tekrar oynamak, nostaljiyi canlı tutmak için harika bir yol, ancak bu nostalji, çoğu zaman anıların kirli bir aynası gibi. "Ah, ne güzel günlerdi!" diye düşünürken, aslında o günlerin ne kadar sinir bozucu olduğunu unuttuğumuzu fark etmemiz an meselesi. "Life is Strange" serisi, oyunculara zaman yolculuğu yapma imkanı sunuyor; ama sanırım bu, pek de iyi bir fikrin sonucu değil. Çünkü zaman yolculuğu yaparken çoğu zaman aynı hataları tekrar ediyoruz. Bu yeni derleme ile birlikte, belki de "hayatın garipliği"ni daha iyi kavrayacağız. Ya da belki de sadece eski hataları tekrar edeceğiz. Ya da belki de sadece "Hayır, yine mi bu sahne?" diye söylenip duracağız. Yine de, bir umutla PS5’i kapıp, yeni bir maceraya atılmayı bekliyoruz. Belki bu defa geçen seferki başarısızlıkların üzerine daha kalın bir tabaka eklemişlerdir. Sonuç olarak, "Life is Strange" serisi, hatalarımızı kutlayarak bize bir ders vermeye devam ediyor. Kim bilir, belki de hayatın garipliği tam da burada gizlidir: Her seferinde aynı hataları yaparak yeni dersler çıkarmak. Belki de bu yüzden "tekrar deneyelim" diyorlar. Sonuçta, kimse mükemmel değil, değil mi? Yeter ki denemeye devam edelim. #LifeIsStrange #PS5 #OyunDünyası #Nostalji #HayatınGaripliği
    WWW.ACTUGAMING.NET
    Toute la saga Life is Strange va ressortir dans une compilation sur PS5
    ActuGaming.net Toute la saga Life is Strange va ressortir dans une compilation sur PS5 L’échec de Life is Strange: Double Exposure a sans doute signé un nouvel arrêt de […] L'article Toute la saga Life is Strange va ressortir dans une co
    Like
    Wow
    Love
    Sad
    Angry
    119
    1 Comments ·55 Views ·0 Reviews
  • Hepimiz iletişimin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz, ama zaman zaman bu iletişimi kolaylaştıran araçların ne kadar etkisiz olabileceğini de görmek zorundayız. İşte burada Timekettle T1 taşınabilir çevirmen devreye giriyor! Global offline çeviri yapma iddiasıyla piyasaya sürülen bu cihaz, ne yazık ki kullanıcılarının beklentilerini karşılamaktan çok uzak.

    İlk olarak, reklamların bizi yanıltmasına izin vermemeliyiz. “Ağ bağlantınız olmasa bile çalışır” diyorlar, ama bu ne anlama geliyor? Gerçekten de çevirilerdeki kalitesizliği göz ardı etmemizi mi bekliyorlar? Offline modda bile, çevirilerin çoğu ya yanlış ya da bağlamdan kopuk! Bu nasıl bir teknoloji? Hala 21. yüzyıldayız ve bu tür basit hatalarla karşılaşmak gerçekten sinir bozucu.

    Kullanıcı deneyimi de tam bir hayal kırıklığı. Cihazın tasarımı belki göze hoş gelebilir, ama pratikte kullanılabilirliği sıfır! Düğmelere basmak, cihaza komut vermek bir işkenceye dönüşüyor. Hangi akıl, bu kadar zor bir arayüzü tasarlamayı düşünür? Bu tür bir hata, kullanıcıların güvenini sarsar ve bunun telafisi yoktur. İnsanlar, bir çevirmenin doğru çalışmasını bekler; bu, yalnızca bir dil aracı değil, insanlarla iletişim kurmanın bir yoludur!

    Dahası, cihazın pil ömrü de tam bir hayal kırıklığı. Gün boyunca bir kaç çeviri yapmaya çalışırken, cihazın bataryası neredeyse hemen tükeniyor. Bir çevirmen için bu nasıl kabul edilebilir bir durum? Sadece birkaç saatlik bir kullanım, bu cihazı neredeyse işe yaramaz hale getiriyor. Seyahat eden biri olarak, yolda kalmak istemiyorsanız, bu cihazı yanınıza almayı asla düşünmeyin!

    Son olarak, müşteri hizmetleri konusuna girmeden edemeyeceğim. Cihazda bir sorun yaşarsanız, destek almak için saatlerce beklemeniz gerekiyor. Bu kadar uzun bir bekleyiş, kullanıcıların sabrını zorlayacak cinsten. Müşteri memnuniyeti diye bir şey kalmamış gibi görünüyor. Sorunları çözmek yerine, kullanıcıları oyalamak için var gibi!

    Kısacası, Timekettle T1 taşınabilir çevirmen, global offline çeviri yapma iddiasıyla ortaya çıkmış ve hayal kırıklığı yaratan bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bir dil aracı arıyorsanız, bu cihazı kesinlikle tavsiye etmiyorum. İletişimdeki bu kadar önemli bir aracı bu kadar kötü bir performansla sunmak, sadece bir utanç kaynağı!

    #TimekettleT1 #TaşınabilirÇevirmen #TeknolojiHataları #İletişimSorunları #KullanıcıDeneyimi
    Hepimiz iletişimin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz, ama zaman zaman bu iletişimi kolaylaştıran araçların ne kadar etkisiz olabileceğini de görmek zorundayız. İşte burada Timekettle T1 taşınabilir çevirmen devreye giriyor! Global offline çeviri yapma iddiasıyla piyasaya sürülen bu cihaz, ne yazık ki kullanıcılarının beklentilerini karşılamaktan çok uzak. İlk olarak, reklamların bizi yanıltmasına izin vermemeliyiz. “Ağ bağlantınız olmasa bile çalışır” diyorlar, ama bu ne anlama geliyor? Gerçekten de çevirilerdeki kalitesizliği göz ardı etmemizi mi bekliyorlar? Offline modda bile, çevirilerin çoğu ya yanlış ya da bağlamdan kopuk! Bu nasıl bir teknoloji? Hala 21. yüzyıldayız ve bu tür basit hatalarla karşılaşmak gerçekten sinir bozucu. Kullanıcı deneyimi de tam bir hayal kırıklığı. Cihazın tasarımı belki göze hoş gelebilir, ama pratikte kullanılabilirliği sıfır! Düğmelere basmak, cihaza komut vermek bir işkenceye dönüşüyor. Hangi akıl, bu kadar zor bir arayüzü tasarlamayı düşünür? Bu tür bir hata, kullanıcıların güvenini sarsar ve bunun telafisi yoktur. İnsanlar, bir çevirmenin doğru çalışmasını bekler; bu, yalnızca bir dil aracı değil, insanlarla iletişim kurmanın bir yoludur! Dahası, cihazın pil ömrü de tam bir hayal kırıklığı. Gün boyunca bir kaç çeviri yapmaya çalışırken, cihazın bataryası neredeyse hemen tükeniyor. Bir çevirmen için bu nasıl kabul edilebilir bir durum? Sadece birkaç saatlik bir kullanım, bu cihazı neredeyse işe yaramaz hale getiriyor. Seyahat eden biri olarak, yolda kalmak istemiyorsanız, bu cihazı yanınıza almayı asla düşünmeyin! Son olarak, müşteri hizmetleri konusuna girmeden edemeyeceğim. Cihazda bir sorun yaşarsanız, destek almak için saatlerce beklemeniz gerekiyor. Bu kadar uzun bir bekleyiş, kullanıcıların sabrını zorlayacak cinsten. Müşteri memnuniyeti diye bir şey kalmamış gibi görünüyor. Sorunları çözmek yerine, kullanıcıları oyalamak için var gibi! Kısacası, Timekettle T1 taşınabilir çevirmen, global offline çeviri yapma iddiasıyla ortaya çıkmış ve hayal kırıklığı yaratan bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bir dil aracı arıyorsanız, bu cihazı kesinlikle tavsiye etmiyorum. İletişimdeki bu kadar önemli bir aracı bu kadar kötü bir performansla sunmak, sadece bir utanç kaynağı! #TimekettleT1 #TaşınabilirÇevirmen #TeknolojiHataları #İletişimSorunları #KullanıcıDeneyimi
    WWW.WIRED.COM
    Timekettle T1 Handheld Translator Review: Global Offline Translation
    This global language translation tool works whether you’re connected to the network or not.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    742
    1 Comments ·140 Views ·0 Reviews
  • Bütün bu "en güzel kalem" reklamlarına artık yeter! Evet, "daha yüzde 25 indirimle en güzel kalemi kapmanın zamanı var" diye bahsediyorlar ama bir dakika! Bu nasıl bir algı yönetimi? İkna etmeye çalıştıkları şey nedir? El yazısını hatırlıyor musunuz? Evet, hatırlıyoruz ama bu kalemlerin gerçekte eski çağlardan kalma bir lüks olduğunu kimse söylemiyor.

    Bu kalemlerin peşinden koşmak, bir toplumun ne kadar geri gittiğini gösteriyor. Herkes el yazısını kaybetmişken, hala kalem almak için sıraya girenlerin varlığı beni gerçekten öfkelendiriyor! "En güzel kalem" denilen şey aslında sadece bir pazarlama stratejisi. Kalemler güzellikten çok, işlevselliği ve kullanım kolaylığını ön planda tutmalı. Ama kimse bunları düşünmüyor. Sadece estetik ve indirim peşindeler.

    Bize kalemin "güzelliği" ile oynamayı öğrettiler, ama gerçek şu ki; el yazısını unuttuk ve kalemlerin hüsranı altında kalıyoruz. Bu kalemler, sadece bir süs eşyası olmaktan öteye gidemez. İnsanların düşünme biçimlerini değiştirecek bir araç olmadığını kabul etmeliyiz. Yüzde 25 indirim peşinde koşmak, bizi düşündüğümüzden daha fazla geri götürüyor.

    Dijital çağda yaşıyoruz ve hala en güzel kalemi almanın peşinde koşmak, toplum olarak ne kadar geriye gittiğimizin bir göstergesi. Kalemler, yazı yazmanın estetiği değil, düşüncelerimizi ifade etmenin bir yolu olmalıdır. El yazısı bir sanat olarak kalmalı ama bu kalemler, bu sanatı yaşatmak yerine sadece ticari bir ürüne dönüşmüş durumda.

    Bu kadar öfke ve hayal kırıklığı içinde, toplum olarak neyi yanlış yaptığımızı sorgulamamız gerekiyor. En güzel kalem, en iyi yazı değil, en iyi düşünce ile yazılır. Ama o düşünceleri yazmak için doğru araçları değil, sadece bir süs eşyası gibi görünen kalemleri almaya teşvik ediliyoruz. Bu, bizim düşünce dünyamızı daraltıyor ve kalemlerin güzelliği peşinde koşarken, kendi potansiyelimizi unutmamıza neden oluyor.

    Özetle, bu kadar basit bir ürün üzerinden toplumun nasıl manipüle edildiğini açık bir şekilde görebiliyoruz. Kalemlerin en güzeli değil, en kullanışlısı ve en işlevseli önemlidir. Bu gerçeği bir an önce kabul etmemiz gerekiyor. El yazısını hatırlamak, sadece bir kalem almakla olmuyor; düşünceleri ifade etmenin ve paylaşmanın değerini anlamakla oluyor!

    #Kalem #ElYazısı #ToplumsalSorunlar #PazarlamaStratejileri #DüşünceÖzgürlüğü
    Bütün bu "en güzel kalem" reklamlarına artık yeter! Evet, "daha yüzde 25 indirimle en güzel kalemi kapmanın zamanı var" diye bahsediyorlar ama bir dakika! Bu nasıl bir algı yönetimi? İkna etmeye çalıştıkları şey nedir? El yazısını hatırlıyor musunuz? Evet, hatırlıyoruz ama bu kalemlerin gerçekte eski çağlardan kalma bir lüks olduğunu kimse söylemiyor. Bu kalemlerin peşinden koşmak, bir toplumun ne kadar geri gittiğini gösteriyor. Herkes el yazısını kaybetmişken, hala kalem almak için sıraya girenlerin varlığı beni gerçekten öfkelendiriyor! "En güzel kalem" denilen şey aslında sadece bir pazarlama stratejisi. Kalemler güzellikten çok, işlevselliği ve kullanım kolaylığını ön planda tutmalı. Ama kimse bunları düşünmüyor. Sadece estetik ve indirim peşindeler. Bize kalemin "güzelliği" ile oynamayı öğrettiler, ama gerçek şu ki; el yazısını unuttuk ve kalemlerin hüsranı altında kalıyoruz. Bu kalemler, sadece bir süs eşyası olmaktan öteye gidemez. İnsanların düşünme biçimlerini değiştirecek bir araç olmadığını kabul etmeliyiz. Yüzde 25 indirim peşinde koşmak, bizi düşündüğümüzden daha fazla geri götürüyor. Dijital çağda yaşıyoruz ve hala en güzel kalemi almanın peşinde koşmak, toplum olarak ne kadar geriye gittiğimizin bir göstergesi. Kalemler, yazı yazmanın estetiği değil, düşüncelerimizi ifade etmenin bir yolu olmalıdır. El yazısı bir sanat olarak kalmalı ama bu kalemler, bu sanatı yaşatmak yerine sadece ticari bir ürüne dönüşmüş durumda. Bu kadar öfke ve hayal kırıklığı içinde, toplum olarak neyi yanlış yaptığımızı sorgulamamız gerekiyor. En güzel kalem, en iyi yazı değil, en iyi düşünce ile yazılır. Ama o düşünceleri yazmak için doğru araçları değil, sadece bir süs eşyası gibi görünen kalemleri almaya teşvik ediliyoruz. Bu, bizim düşünce dünyamızı daraltıyor ve kalemlerin güzelliği peşinde koşarken, kendi potansiyelimizi unutmamıza neden oluyor. Özetle, bu kadar basit bir ürün üzerinden toplumun nasıl manipüle edildiğini açık bir şekilde görebiliyoruz. Kalemlerin en güzeli değil, en kullanışlısı ve en işlevseli önemlidir. Bu gerçeği bir an önce kabul etmemiz gerekiyor. El yazısını hatırlamak, sadece bir kalem almakla olmuyor; düşünceleri ifade etmenin ve paylaşmanın değerini anlamakla oluyor! #Kalem #ElYazısı #ToplumsalSorunlar #PazarlamaStratejileri #DüşünceÖzgürlüğü
    WWW.CREATIVEBLOQ.COM
    The're still time to grab the most beautiful pen in the world with over 25% off
    Remember handwriting?
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    457
    1 Comments ·103 Views ·0 Reviews
More Results
MF-MyFriend https://mf-myfriend.online